Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

17 Ekim 2011 Pazartesi

Yavuz Sultan Selim Han...

Tarihler 1470 yılını gösteriyordu.Devletin başında İstanbul Fatihi, çağ açıp çağ kapatan hükümdar Fatih Sultan Mehmed vardı. Eğriboz alınmış, sınırların güvenliği sağlanmıştı ki hükümdar ailesi bir şehzade daha kazandı. İsmi Selim kondu, geleceğin Yavuz Selimi... Diğer tüm şehzadeler gibi eğitimine çok büyük önem verildi Selim'in.Uzun boylu, geniş omuzlu, kalın kemikli, yuvarlak başlı, kırmızı yüzlü, yiğit Selim'in. 1481 yılında daha 11 yaşında iken, dedesi Fatih öldüğü sıralarda devrin geleneklerine göre Trabzon'a vali olarak atandı. O dönemde valilik bölgeleri merkeze yakın olmasına göre kıymetliydi. Konya ve Manisa valilikleri hükümdar olabilme şansı açısından çok önemliydi. Ama dedik ya Yavuz diye. Trabzon'da olsa bile boş durmadı.Trabzon'da olsa bile kendisini göstermeyi başardı. Gürcüleri mağlup etti, ardından Erzurum, Kars ve Artvin'i Osmanlı topraklarına kattı. Cesur ve amansız bir savaşçı olması onu yeniçerilerin gözdesi haline getirmişti bile...


Bu arada doğuda da bazı gelişmeler yaşanıyordu. Şah İsmail şeyhlikten şahlığa adıım atmış büyük bir devlet kurmuştu. Şiilerin dini lideri haline gelmiş ve gözünü Anadolu Türkmenleri'ne dikmişti bile. II. Bayezid ya da diğer adıyla Sofu Bayezid olanlara kayıtsız, kendisine "baba" diyen Şahın topraklarına tecavüzüne sessizdi. Selim defalarca babasını uyarmış, Safevilerin bu tecavüzlerine karşılık verilmesini istemişti. Dinlenmedi sözleri. Kızdı, babasını; hükümdarını karşısına aldı isyan bayrağını çekti. Karışdıran Ovası'nda ki savaşta yenildi de üstelik. Ancak kendisinin Osmanlı tarihinde ilk ve tek olmak üzere Semendire Sancakbeyi olmasını da sağladı.Bir süre sonra yeniçeriler, o kılıçları paslanmaya yüz tutmuş yeniçeriler isyan edip Selim'i hükümdar olarak görmek istediklerini dile getirdiler. Böylece Sofu Bayezid tahtından feragat ederken, babasına isyan eden Selim de artık Selim Han oluyordu.


Selim önce isyan eden kardeşlerini ortadan kaldırdı. Evet zordu. Hele ki dedesine benzeyen Şehzade Korkud'un, sevdiği ağabeyinin ortadan kaldırılması. Ancak devlet-i ebed müdded denmişti bu devlete. Sonsuza kadar sürecek olan devlet... Bu nedenle evlatlar, kardeşler boğdurulacaktı, boğduruldu da. Ondan sonra başladı Selim Yavuzluğunu göstermeye. Sefer hazırlıkları tamamlandı ve Çaldıran Ovası'nda Türk tarihininin birçok zafer gördüğü Ağustos ayında Safeviler bozguna uğratıldı. Kolay olmamıştı. Zira Selim çadırına ok atan yeniçerilerin arasına yalınkılıç dalmış ve "Korkanlar karılarının yanına geri dönsünler, ben bu yola dönmek için çıkmadım." demişti, diyebilmişti. Şah kaçtı, Doğu Anadolu Osmanlılara kaldı. O zaman Bitlisli İdris çıktı ortaya. Doğu Anadolu'nun Osmanlıların eline geçmesini sağlayan İdris. Ancak sefer bitmemişti. Osmanlı ordusu binbir meşakkat sefere çıkarken onlara zorluk çıkaran Dulkadiroğulları vardı. Başlarında da Yavuz'un dedesi Alaüddevle. Dedesine de acımadı ve yapılan savaşla bu devlete de son verdi.İstanbul'a döndü ama ona artık zevk-ü sefa haramdı. Yeniden sefer hazırlıklarına başladı. Bu sefer hedef Memlük toprakları idi. Bir sadrıazam ile iki vezire mal olan (kelleleri vurulan) seferden de galip ayrıldı Yavuz. Suriye, Filistin ve Arabistan toprakları Osmanlıların eline geçmişti.Yavuz Sultan Selim, Haleb Ulu Camii'nde Cuma namazını eda ederken hatip, Mekke ve Medine'nin hâkimi manasina gelen "Hakimü'l-Haremeyn eş-Şerifeyn" ünvaniyle hitab edince o, yerinden kalkip bu elkabın yerine "Hâdimü'l-Haremeyn eş-Şerifeyn" (Haremeyn'in hizmetkârı) kelimelerini telaffuzla kendisine bu ünvanın verilmesini istemişti. Hatib'in ayni sözleri tekrarlaması üzerine çocuk gibi sevinen Yavuz Sultan Selim, l000 dukadan daha fazla değeri olan kaftanını çıkarıp hatibe giydirecek ve üzerinde namaz kıldığı halıyı kaldırıp toprağa secde edecektir.


 Lakin Mısır ve başında yeni hükümdar Tomanbay hala orada durmaktadır. Ve onları yenmek için de koca Sina Çölü. "Padişahım geri dönmek" dediği anda vezirin kellesi gider. Sina Çölü, o geçilmez denilen ve tarihte daha önce sadece Büyük İskender'in geçebildiği çöl 11 günde geçilir.Nitekim bu çölü ne Moğollar ve ne de Timurlular geçmeyi göze alabilmiştir. Yavuz yanına 10.000 kişilik kuvvet alıp El-Mukattam dağını dolaşarak Mısır'a arkadan saldırır.Tabi ordunun kalanı da önden. İki ateş arasında kalan ve yere sabit toplar dikerek hareket edemeyen Memlük ordusu bir kez daha bozguna uğratılır. Ancak Hadım Sinan Paşa, o yetenekli, cesur ve soylu bir bey olan Hadım Sinan Paşa şehit düşer."Sinan kırk Mısır'a bedeldi." dedirtecek Sinan... Böylece Osmanlı sınırları Afrika'ya taşmış 2 yıl 2 ay süren Sefer-i Hümayun'dan dönüş yoluna geçilmiştir ki yeni Sadrazam Yunus Paşa'nın da kellesi gider. İstanbul'a geçen Yavuz o yıl sefer hazırlıklarına başlar. Bunun yanında koca bir donanmanın da inşasına başlanır. Anlaşılacağı gibi sefer büyüktür. Ancak Yavuz, o koca sultan hastalanır. Basit bir çıbandır aslında nedeni, ciddiye almayıp hekimlere görünmediği, hamamda olgunlaşmamış başını sıktırdığı ve can dostu Hasan Can'ın "hekimlere bir baktırsak Hünkarım" uyarısına "Biz çelebi miyiz ki ufacık bir çıban için hekime görünelim" dediği bir çıban... O yavuz adam çocuk gibi ağlayacak duruma düşer sonra da yataklara. Sorar Hasan Can'a "Bu nedir Hasan Can. Biz çıbanı ciddiye almadık ama bizi inim inim inletir." Yanıtlar Hasan Can: "Hünkarım Allah'la beraber olmak vaktidir." Koca sultan cevaplar "Ya sen bizi şimdiye dek kimle bilirdin?" Sultan ellili yaşlarında vefat eder. Arkasında iki buçuk katına çıkardığı toprakları, dünyanın en güçlü imparatorluğu, Süleyman gibi muhteşem bir şehzadesi, dolu bir hazinesi ve işinin ehli devlet adamları bırakarak...

Hiç yorum yok: