Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

15 Ekim 2011 Cumartesi

Sobalı Ev...

Her çocuk gibi bende sobalı evde büyüdüm. Biraz ayaklarım yere basınca bende soğuk, kar, kış demeden dışarı kaçtım; koştum, oynadım. Ve her çocuk gibi üşüdüm... Şimdiki gibi değildi üşümelerim. Ayaklarım üşürdü, ellerim üşürdü, burnum kızarırdı, Ve eve geldiğimde hemen sobanın tepesinde kaynamaya yaklaşmış güğüme ellerimi yapıştırırdım. Sonrasında rahmetli babaannemin, bana gece yatmadan evvel sureleri öğreten büyüğümün ördüğü yün çoraplarımı sobanın arkasına yaklaştırır öylece yatardım. Sonra sonra annem o sobada ekmek yapardı, sıcacık. Yağlanmış ve içine peynir konulmuş ekmeklerdi soba benim için.Kovasını bir kez bile değiştirmeyip hep kaçtığım, kömürünü babamdan para alarak taşıdığım, boruları takılacağında ya da kaldırılacağında sıvıştığım nesneydi soba. Aradan yıllar geçti,Önce kalorifer sonra doğalgaz geldi. Onlarda ne ekmek ne de el ayak ısıtılıyordu. Dahası o ekmekler de kalmamıştı ki.Marketten hazır aldığımız ve iki gün yemezsek çöpe atacağımız ekmekler çıkmıştı. Şimdi düşünüyorum da o zamanlar içim sıcakmış, soğuk olan tenimmiş. Şimdi üşüsek derecesini artıracağımız kombiler, yanan petekler aslında tenimizi ısıtıyor. İçimizi değil...

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Yüreğinize sağlık..