Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

15 Ekim 2011 Cumartesi

Kuzularım...

İlk günümdü, ilk defa öğrencilerimin karşısına çıkıyordum. Merdivende yürürken ayaklarım titremiş, boğazım kurumuştu. Acaba ne diyecektim. O merdivenler bitmesin istiyordum. Ya bi hata yaparsam ya yanlış bişey dersem? Demedim, girdim günaydın çocuklar dedim. O yirmi çocuk, o yirmi sıpa, o yirmi can, ve o 40 çift göz bana bakıyorlardı. Her anımı her hareketimi dikkatlice süzüyorlardı. Hepsini tek tek süzdüm. Hepsi birer inci gibiydi, değer bilemeyecek bir inci. Kalkıp hepsine tek tek sarılmak, siz benim çocuğumsunuz demek geçti içimden.Yapamadım, klasik öğretmen duruşunun dışına çıkamadım. Ama söyleyebildim. En azından söyleyebildim. Hepiniz benim için çok değerlisiniz, hepinizi çok seviyorum diyebildim. Sonra ne mi oldu? Çok kısa sürdü. Sadece sadece 6 gün sürdü.Doyamadım çocuklarıma. Yerime kadrolu öğretmen gelmişti, yada bence adı acımasız gerçek olan şey... Onlar ardımdan ağlarken, bizi bırakma hocam derlerken ben gene o güçlü duruşu sergilemek zorunda kaldım. "Yaramazlık yaptınız üzdünüz beni, akıllanınca tekrar döneceğim" yalanını atabildim sadece.Taa ki bahçeye çıkana kadar, çocuklarına bir daha kavuşamayacak baba duygusunu hissedene kadar.Gerisi hikaye.Hayat bazen acı olsa da tek diyebileceğim iyi ki oldu,iyi ki tanımışım sıpalarımı...

Hiç yorum yok: